21 Ocak 2012 Cumartesi



İSKENDER ÖZSOY

Lozan Mübadilleri Vakfı’yla (LMV) Lozan Mübadilleri Derneği’nin (LMD) 19-22 Mayıs 2011 tarihleri arasında ata topraklarına düzenlediği yolculukta yine duygulu mübadil buluşmaları yaşandı.

Samsun ve Amasya’daki mübadele derneklerinin üyeleriyle çıktığımız bu yolculukta Kavala, Drama ve Kayalar’ın köyleri dolaşıldı.

Yolculuk Kadıköy ve Beşiktaş’tan başladı.

Tekirdağ’da kısa bir molanın ardından, daha gün doğmadan İpsala ve Yunanistan’daki Kipi sınır kapıları geçildi.

İlk durağımız Dedeağaç’tı.

Dedeağaç’tan yolculukta bize rehberlik yapacak olan İstanbullu arkadaşımız Tanaş Çimbis’i aldık.

Gün doğmuş, ortalık aydınlanmıştı.

İskeçe’de verilen kahvaltı molasının ardından mübadelede sınır kabul edilen Karasu ( Nestos) Nehri’ni geçip Kavala Sarışaban’a (Hrisoupoli*) vardık.

Sarışaban’da bizi belediye müdürü Didim kökenli Nikos Kondostolis karşıladı ve kenti gezdirdi.

Osmanlı döneminde küçük bir kaza merkezi olan Sarışaban tütün tarımıyla zenginleşmiş. Zenginlik Yunan yönetiminde daha da artmış.

Sarışaban’da bir iki ev dışında Türk izi yok. Bir de eski belediye binası duruyor.

Sarışaban’dan sonra yine Kondostolis’in rehberliğinde önce Domaçlı’ya, (Pondolivado) ardından Karacalar (Zarkadia) gittik.

Karacalar mübadeleden önce 500 nüfuslu bir Türk köyüymüş. Bugün köyde Söke ve Didim kökenliler yaşıyor. İki üç Türk evinden başka eskiye dair bir iz yok.

Bu iki köyden sonra Baraklı’ya (Stenopos) da uğradık. Baraklı terk edilmiş bir dağ köyü. Bir iki ev ayakta. Yamaç evlerin temelleri duruyor.

Kavala’da uğradığımız bir başka köyde de dağ köyü Muratlı’ydı (Skopos.) Muratlı’da bugün aile büyükleri Giresun ve Trabzon’dan gelen çok az Rum yaşıyor.

KOBAKİZADE’NİN KÖYÜ

Sıra Uzunkuyu’ya (Makrichori) gelmişti.

Uzunkuyu’da bugün Trakya ve Karadeniz kökenli Rumların yanı sıra Ulah kökenliler yaşıyor.

Köyün camiinin yerine kilise, medresesinin yerine de okul yapılmış. Caminin hocasının evi de bugün konut olarak kullanılıyor.

Bardaktan boşanırcasına yağmura karşın bizi ağırlamak ve köy hakkında bilgilendirmek için didinen Bafra kökenli Stavrula Kirpioğlu’yla diğer köy sakinlerine veda edip Ahmetli (Apidia) Köyü’nü arkamızda bırakarak görmeyi çok istediğim Nedirli’ye (Disvato) ulaştık.

Disvato, Yunan Parlamentosu’daki son Türk milletvekillerinden Kobakizade İsmail Hakkı Bey’in köyüydü. O nedenle görmek istiyordum.

Köyde bir Türk çeşmesi duruyor. Türk evleri harabe halinde. Köyde konuşacak kimseyi bulamadık. Köyün kilisesi Agios Giorgios bir zamanlar camiymiş. Dışarıdan baktığınızda hemen belli oluyor. Caminin ahşap direkli son cemaat mahalli duruyor. Kilise kapalı olduğu için içini görmek mümkün olmadı.

Kavala’da göreceğimiz iki köy kalmıştı: Mincinos (Lekani) ve Naipli (Polinero.)

Mincinos’ta kafilemiz büyük bir coşkuyla karşılandı. Konakladığımız köy kahvelerinden Türkçe sohbetler kuruldu, dostluk ve kardeşlik üzerine.

Ata topraklarına yolculukta aramızda olan Ozan Berraki’nin (Hasan Öztürk) sazı eşliğinde ortak türküler Türkçe ve Rumca seslendirildi. Ozan Berraki’yle Ankara kökenli ikinci kuşak mübadil Todoros’un Çakıcı türküsünü birlikte ve Türkçe söylemeleri alkışlandı.

Kavala’da son köyümüz Çaldağı’nın eteklerindeki Naipli’ydi.

Olacak’ı (Platamonas) geçip Naipli’ye vardığımızda bizi köyün muhtarı ikinci kuşak Yozgat mübadili Yuvakim Esirbeyoğlu karşıladı.

Polinero küçük bir köy. Eski Türk evlerinden bazıları kullanılır gibi olmasa da duruyor.

Köyün kilisesi caminin temelleri üzerine kurulmuş. Mihrabı duruyor. Son cemaat mahalli ahşap direkler çürüyünce örülerek kapatılmış.

KAYAOĞLU’YLA BULUŞMA

Yolun yarısı tamamlanmıştı.

Önümüzde Drama’nın köyleri vardı.

Ancak köy ziyaretlerinden önce öğle yemeği ve yorgunluk atmak için mola vermek gerekiyordu.

Molayı bir zamanlar Drama’nın su ihtiyacını karşılayan, etrafı tütün depolarıyla çevrili Karpuzkaldıran (Aya Varvara) Parkı’nda verdik.

Şırıl şırıl su sesi kendimize gelmemizi sağladı.

Yeniden yola çıktık.

Edirnecik (Adriani) , Nusratlı (Nikiforos) ve Çelikler (Hamokerasa) köylerini geçip Kozlu’ya (Platania) ulaştık.

Kozlu benin daha önce birkaç kez gittiğim bir köydü. Güzel ilişkiler kurmuştum köyde. Her gidişimde uzun uzun sohbet ettiğim köyün en yaşlısı Mudanya Dereköy kökenli Tanaş Çakır’ın, geçen yıl öldüğünü öğrenince üzüldüm. Çakır, mübadelenin belleğiydi. Bir özelliği de, mübadeleden önce Türklerle iki yıla yakın birlikte yaşadıkları için Kozlu’dan Samsun’un Alaçam İlçesi’ne iskân edilenleri tanıyor olmasaydı. Tanıdıklarından biri de Alaçam’ı beğenmeyip İstanbul’un Tuzla İlçesi’ne yerleşen İbişAğa’ydı. 2009 yılında İbiş Ağa’nın yakın akrabalarıyla Kozlu’ya gittiğimde onlara büyük dedelerini heyecanla anlatmıştı Tanaş Çakır.

Kozlu’dan uğurlandıktan sonra son köyümüz Berişta’ya (Ptelea) gittik.

Dönmek üzereydik ki; köye Nikiforos’un Bursa kökenli belediye Başkanı Niko Kayaoğlu geldi.

Kayaoğlu, aralarında Kozlu ve Berişta’nın da olduğu 40 köyün belediye başkanı. Onunla daha önce hem makamında, hem de İstanbul’da görüşmüştüm.

Birbirimizi görünce içten bir kucaklaşmanın ardından vaktimizin elverdiğince LMD Başkanı Esat Ergelen’in de katıldığı sohbete koyulduk.

Ata topraklarındaki ilk günümüz Berişta’daki bu anlamla buluşmayla sona erdi.

Önümüzde uzun bir yol vardı, geceyi geçireceğimiz Selanik’e gitmek için.

“BİZİ UNUTMAYIN” SARDUNYASI

Ata topraklarına çıktığımız yolculuğun ikinci günü Selanik’i tanıtıcı kent turundan sonra Atatürk’ün evini ziyaretle başladı.

Selanik’te çok oyalanmadan Vardar Ovası’nı geçerek mübadil köylerini ziyaret etmek için, Yunanistan’ın elektrik enerjisinin neredeyse yüzde 75’ini karşılayan kömür ve termik santraller kenti Kayalar’a (Ptolemaida) gittik.

Kayalar’da ilk uğradığımız Karapınar (Mavropigi) Köyü’nde eskiye ait iz bulamadık. Köyde bugün Trabzon’dan gelenleri çocukları ve torunları yaşıyor.

Karapınar’dan ver elini Durutlar (Proastio) dedik.

Trabzon ve Tokatlıların yaşadığı Durutlar’da bizi köy kahvesinde bir grup ikinci kuşak mübadil karşıladı.

Sohbetin sonu yoktu ama önümüzde gidecek, görülecek köylerimiz vardı.

Eski dair izler bulamadığımız bu köyden ayrılırken annesi İstanbullu, babası Trabzonlu ikinci kuşak mübadil Çiradinis’in gönüllü rehberliğinde Kozluköy’e (Kariochori) gittik.

Köyde bugün Ankara ve Yozgat kökenli mübadil çocukları yaşıyor. Köydeki ikinci kuşakların hemen hemen hepsi Türkçe konuşuyor.

Küçük köy kahvesinde dostluk ve kardeşlik üzerine sohbetler kurulurken ataları Kozluköy kökenli mübadil çocukları ata ocağından izler aradı.

Önümüzde Baraklı (Exochi) vardı göreceğimiz. Ancak bugün kömür ocaklarının yok ettiği köyü bulamadık. Haritadan silinmiş bu köy hakkında hiç ipucu elde edemeden Çalcılar (Filotas) Köyü’ne gittik.

LOKUM VE LİMONATA

Çalcılar yolculuğa Samsun’dan katılan Özay Kara’nın ata topraklarıydı.

Daha önce gittiğim Çalcılar’da Kara ailesi köyü dolaşırken bizde kahvelere dağıldık ve köy halkıyla sohbete koyulduk.

Bizim gittiğimiz kahvede TRTTÜRK kanalı açıktı ve ekranda Candan Erçetin Türkçe, Rumca türküler söylüyordu.

Çalcılar’da ağırlıklı olarak bugün İstanbul’un Arnavuköy Belediyesi’ne bağlı Boğazköy Beldesi’nden gelenlerin çocukları ve torunları yaşıyor. Köyde ayrıca Trabzon ve Samsun kökenliler de var.

Şimdi sıra Palehor (Foufa) Köyü’ndeydi.

Samsun ve Trabzon’dan gelenlerin yaşadığı köyde mübadele öncesinde iki cami varmış. Birinin yerinde bugün konutlar var.

Köye girdiğimizde her yerin Yunan bayraklarıyla donatılmış oluğunu görünce sebebini sorduk.

Meğer o hafta sonu köye adını verilen Moralı çete reisi “Kapitan Foufa”yı anma toplantısı varmış.

Bir kısmımız köy meydanındaki çardağın altında ikram edilen lokumları yiyip limonatalarla serinlerken bir kısmımızda köyü dolaşmaya çıktı.

Bazı kadınların elinde sardunyaları görünce sormadan edemedim.

Aldığım cevap sadece beni değil, dinleyen herkesi duygulandırdı:

“Şu karşıdaki evin sahibesi verdi, ‘Bizi unutmayın…’ diyerek.”

Palihor’dan muhtar Vorsas tarafından uğurlanırken güzel anılar belliğimizin bir köşesindeki yerine çoktan almıştı.

Yorucu bir yolculuğun sonunda Kayalar’daki otelimize indiğimizde aslında bizi uzun bir gece bekliyordu.

Kısa bir dinlenmenin ardından otelin balo salonunda düzenlenen dostluk gecesine katıldık.

Mazereti dolayısıyla geceye katılamayan Kayalar Belediye Başkanı Bayan Vrizidou Paraskeuvi’nin mesajının okunması ve Lozan Mübadilleri Vakfı Genel Sekreteri Sefer Güvenç’in teşekkür konuşmasının ardından başlayan dostluk gecesi Ozan Berraki ve Buzuki orkestrasının Türkçe ve Rumca ortak türküleriyle şenlendi.

Gece sona erdiğinde belki yorgunduk, ama mutluyduk.

kasabamızın site sine git

kasabamızın site sine git
tarihi eser kilise
Powered By Blogger